Uçlar

Toplumsal yaşamın katmanını oluşturan insan, nasıl oldu da toplum dağının uçurum kenarında buluverdi kendini? Neydi onu uçlara iten güç? Atlamayı seçenlere mi daha yakındı, durup düşünenlere mi?Aslında bu en basit soruların çok baist cevapları bizde saklı.

İyi bir pazar kahvaltısı öncesi açılan sıradan bir gazetede bunun izlerini görmek mümkün. Yada bir kaç saat öncesinde, gazeteyi aldığınız bayide. Yukarıdan aşağı sıralı gazetelere göz gezdirdiğinizde kendinize en yakın olanı almak ne kadar doğalsa, aralarına uçurum gibi görüş ayırlıkları konan gazetelerin yakın raflarda durması da o kadar yapay ve tezat. Hele ki küçük muhitteyseniz büfecinin bakışları ile aldığınız gazetenin üzerinize yapışmaması imkansız( mahalle baskısı değil tabiki konu "bu da nerden çıktııı?!" demeyin )

Her neyse zaman ileri  sarıldı  ve kahvaltı masasında yumurta kabulkarı arasında köşe yazarlarını okumaya başladınız. İster istemez yaftalar insan. Dinden bahseden yobaz, milliyetçilikten bahseden ırkçı, komünizmden bahseden dinsiz... Peki konuşmaya ilk başladığından beri çocuğun bilinç altına yerleştirilen ve onu bu denlli sistematik düşünmeye iten güç... Suç kimde olabilir? Yürümeye yeni başladığında eliyle kurt işareti yaptıran babada mı, konuşmaya yeni başladığında "türban özgürlüktür" sözeleri öğreten babaya mı yoksa okula yeni başladığnda çocuğuna orak- çekiç çizmeyi öğreten babada mı..  Suç yalnızca ve yalnızca "suç kimde?" diye sormayanda...

Ne güzel de demiş Metin Üstündağ;

"Uçlarda yaşıyoruz hayatı
Ortası koptu gitti sağduyumuzun..."

                                                                                                                Tuğçe

0 yorum:

Yorum Gönder

About me

Photostream